27 Haziran 2023

Mayıs mı dedi biri?

"Evet, ben Mayıs ayını çok severim. Öyle bahar geldi falan diye değil, zaten burada bahar falan değil bildiğin yaz geliyor. Mayıs ayı ile birlikte hava sıcaklığı 40 dereceyi geçiyor... Benim sebebim çok net: doğum günüm var, doğum günüm :) Bu sene durum biraz daha özel, artık tek haneli yaşları bitiriyorum :) 10 oldum yahu 10... Kocaman bir delikanlıyım artık... tek başıma markete gidiyorum, karanlıkta sokağa çıkıyorum, mahallenin tozunu attırıyorum..." diye yazmış annem geçen yıl... ve fakat yayınlamamış...  Bu durumu açıklayan bir dolu mazeret öne sürüyor ama ben gerçeği biliyorum: yaşlanıyor artık :) Zira aradan bir sene daha geçti ve ben artık 10 değil 11'im... 

Evet evet, yıllar gerçekten de çok hızlı geçiyor. Önümüzdeki sene ortaokula başlayacağım. Ergenliğe az kaldı: bekle beni anne! Esas eğlence o zaman başlayacak :)

Kısaca özetleyeyim neler oldu bugüne kadar... Evet PEV'li doğdum. Alçı-bot falan derken ilk yıllar biraz farklı- ve bazen zorlu- geçti yaşıtlarıma göre. Ama işin aslı bu farkı -ve zorluğu- ben pek de hissetmedim, annemler yaşadı daha çok. Bana göre botlardı normal olan. Zaten niye bot giyinmez ki insan uyurken? Pijamanı giyin, dişlerini fırçala, botları geçir, ver elini uyku... Botlar hayatımızın öylesine vazgeçilmez ve doğal bir unsuruydu ki, bazı arkadaşlarımın benim botlarımı azıcık da olsa giyinebilmek için ağladığını hatırlıyor annem :) 

Neyse, o günler geçti, dediğim gibi ben zaten pek hatırlamıyorum... İşin komiği annem de unutuyor - dedim ya yaşlandı- bloga bakıyor detayları hatırlamak için. Annemden anladığım, insan içinde yaşarken çok güçlü hissediyor her anı ama o yoğun duygular bile sonrasında zar zor hatırlanan anılar arasında yerini alıyor her şey gibi... Ve genelde de bizi gülümseten anılar en ön raflarda oluyor.

Bugüne gelince: yüzmeye devam ediyorum. Ona ek olarak üç ay önce jimnastik yapmaya başladım. İkisini de çok seviyorum... Ve tabi ki yıllık kontrollerime aksatmadan devam ediyorum. Artık Ayşegül Teyze emekli oldu, onu çok özlüyorum. Neyse ki Timur Abi ile tanıştırdı bizi, dolayısı ile hayatıma emin ellerde devam ediyorum. 

Aşağıya son iki senenin özetini veren kısa bir video yüklüyorum (yüzme yarışında 5 numaralı kulvardaki benim), umarım beğenirsiniz. Videodaki bazı karelerin çözünürlüğü pek iyi değil, büyük salonda uzaktan çekim yapıldığı için öyle oldu, kusura bakmayın. Videoları hazırlarken bloga gelen sorulardan yola çıkıyorum. Soruların bir çoğu yeni bebeği olan veya bebek bekleyen anne ve babalardan, bazen anneanne veya babaannelerden, bazen de teyze ve halalardan geliyor. (Bugüne kadar dedelerden hiç soru almadım, anneanne veya babaannelere sordurduklarından şüpheleniyorum). Ve sorular genelde bebeklerin büyüyünce ne kadar sağlıklı olacağına, ne kadar koşup oynayabileceklerine odaklanıyor... Bu sebeple nerede atlayıp zıpladığım fotoğraf bulduysam aşağıdaki videoya ekledim. Bugüne kadar gelen sorulara cevabım kısa ve öz: eğer tedavi titizlikle uygulanırsa, sorasında da koruyucu tedavi olarak nitelendirilen bot giyme süreci hiç aksatmadan tamamlanırsa sonuç çok güzel oluyor... Ha hiç mi sorun yok? Var elbette, mesela sağ ayağımın iç kavisi diğerinden daha yüksek. Timur Abi egzersizler verdi. Bakalım bu gidişte göreceğim neler diyecek... Ya da ben büyüdüm ya artık, kendi kıyafetlerimi kendim seçiyorum, orası tamam. Ama rahat ve istediğim gibi bir ayakkabı bulmak biraz zor oluyor... Aramak, bulmak genelde arkadaşlarıma göre daha çok zaman alıyor... Ama bu kadar kusur kadı kızında da olur diyor annem... Bence de haklı, bugüne kadar yalın ayak kalmadığıma göre her şeye bir çözüm var :)


Bu sene ki paylaşımımı sonlandırmadan kısa bir not düşmek istiyorum. PEV'le doğmak hayatı dolu dolu yaşamak için kesinlikle bir engel değil. PEV beni tanımlayan tek şey değil ama benim ben olmam da büyük etkisi var. Peki ben nasıl birisi miyim? Evet, çoktan anladınız tahminen: spor yapmayı çok seviyorum. Onun dışında müzikle ilgileniyorum (az önce izlediğiniz videonun müziğini ben ve çok sevdiğim piano öğretmenim birlikte çaldık). İtiraf ediyorum pek kitap okumuyorum ama çok kitap dinliyorum... Okulla aram iyi, bakalım ortaokulda işler nasıl olacak... Bir de çok sevdiğim arkadaşlarım var, onlarla vakit geçirmeye doyamıyorum. Gezmeyi genel olarak çok seviyorum, gezerken Pokemon toplamayı daha çok seviyorum. Ha tabi bir de abilerin abisi bir abim var! Onu kızdırmanın tadı başka hiçbir şeyde yok :) Kısacası üç aşağı beş yukarı ortalama bir 11 yaş çocuğuyum. PEV mi? O hikayemin sadece bir parçası :)

Abim ve gezmek demişken, yine bir Yazıcı klasiği ile bu yazıyı bitireyim... Ben ve abim, bir yerlerde gezerken, 2023 :)

10 Haziran 2021

Geçti koca bir yıl daha :)

Yine yeni yeniden kocaman bir merhaba! Bir koca yıl daha geçti ve ben 9 oldum. Çift haneli yaşlara sadece bir sene kaldı :)

Son sene diğerlerinden oldukça farklıydı. COVID tüm hızıyla devam ediyor.  Dalgaların sayısını saymayı bıraktık artık. Maske ve dezenfektan hayatın normali oldu. Okullar açık burada ama yerimden kalkmadan günü tamamlıyorum. Yine de şikayet edemem: Türkiye'de dahil bir çok ülkede çocuklar neredeyse hiç okula gidemedi bu sene. Burada da ara ara sınıfta hastalanan oldukça uzaktan eğitime döndük ama senenin çoğunda okula gidebildik neyse ki. Her şeye olumlu bakan beni mutlu etmek için yeter de artar bile bu :)

Benim kalemimden küçük bir COVID anısı...

Geçen yaz Türkiye'ye gidemedik COVID sebebiyle. Anneannem ve babaannemleri, kuzenlerimi, arkadaşlarımı inanılmaz özledim. Türkiye'ye gidemeyince Ayşegül Teyze'yi de göremedim. Annem Aralık ayına kadar sabretti ama ufukta seyahat imkanı görünmeyince yıllık kontrol için buradaki doktoruma götürmeye karar verdi. Adı Marc Sinclair. Ayşegül Teyze'yi de tanıyormuş. Bir güzel muayene etti beni. Zımba gibiymişim. Esneklik, büyüme harika. Bir tek ayakkabımın içine tabanlık verdi, ayak parmaklarımı gevşetmek için.  Benzer bir tabanlığı Ayşegül Teyze de vermişti daha önce. Yaptırdık onu, şimdi bir süre kullanıp tekrar gideceğim doktora, bakalım ne diyecek. İtiraf ediyorum, sevmiyorum tabanlıkları. Bir garip hissettiriyor. Bir de zaten rahat ayakkabı bulmak da zorlanıyorum, işin içine bir de tabanlık girince işler iyice karışıyor. 

Neyse, paylaşmak istediğim daha önemli haberlerim var. Neler mi yaptım geçen sene? Saymakla bitmez... Seyahat de edemeyince çevremde tırmanabileceğim, üstüne çıkıp atlayabileceğim, tekerlekleri olan ne varsa takibe aldım. Yüzmeye de tam gaz devam (aslında çok meraklısı değilim, bu gazda annemlerin aşırı motivasyonunun da etkisi var, kibarlığı elden bırakmayarak ifade etmeye çalıştım).  Parkura geri döndüm (bak işte bu tamamen benim tercihim, bir senedir COVID durulsun da yeniden başlayayım diye bekliyorum, sonunda doğumgünümde geri döndüm sahalara).  Parkur nedir diye merak eden olursa, hani filmlerde hırsız kovalayan polisler (ya da polisten kaçan hırsızlar) çatıdan aşağıya atlar, kamyonun altından kayıp koşarak köprüye tırmanır, onun halatlarından sallanarak aşağıya iner falan ya... Hah, işte o. Tam benlik, tüm vücudumu kullanabiliyorum... 

Başka başka derseniz... Annemle birlikte bloga gelen yorumları takip ediyoruz (bazen teknolojik aksaklıklar olsa da) ve çok mutlu oluyoruz. Çünkü blogun amacına ulaştığını görüyoruz: biz yalnız değiliz ve umarız siz de yalnız hissetmiyorsunuzdur :) Bir taraftan da Türkiye'de ve dünyada PEV ve Ponseti tedavisi ile ilgili yeni yayınları takip ediyoruz. Bulduğumuz kaynakları blogdaki Kaynaklar sayfasına ekliyoruz. En son keyifle izlediğimiz Ülkü Öner Asma ve Ahenk Özüm'ün Dr. Salih Marangoz ile yaptığı söyleşiyi ekledik. PEV'i, Ponseti tedavisini, alçıları, ortezleri (gerçi ben hep bot dedim onlara) o kadar güzel anlatmışlar ki... Vakit bulursanız bir izleyin. Sırf ona değil, diğer tüm kaynaklara bir göz atın fırsat buldukça. Çünkü okudukça, öğrendikçe insanın başının üzerinde dolaşan kara bulutlar dağılıyor inanın. Evet, hayat bazen kolay değil: alçıymış, botlarmış, sürekli kontrollermiş bir sürü iş... Ama tedavisi var,  sadece emek ve sabır gerektiriyor. İşin aslı PEV benim ve benim gibi doğan çocukların hayatını bir yere kadar etkiliyor. Aşağıya son 9 yılımı özetleyen kısa bir video ekliyorum bu sefer, ya da ilk dokuz yılımın kısa bir filmi de diyebilirsiniz. Niye mi böyle bir video? Çünkü -özellikle daha doğmayı bekleyen- PEV'li kardeşlerimin anne ve babaları gelecekte onları nelerin beklediğini merak ediyorlar. Hatta bazen soruyorlar 'benim çocuğum da normal çocuklar gibi bisiklete binebilecek mi, koşabilecek mi?' diye... Normalden beklentiler değişkenlik gösterebilir, ama benim normalimin cevabı aşağıda. Ben bugüne değin bunları ekleyebildim hayatıma. Eminim diğer kardeşlerim başka başka şeylerle günlerini dolduruyorlar... PEV hayatımın ilk başında hikayemi kurgulayan bir unsur oldu ama hayatımın kalanını nasıl yaşayacağım bana kalmış :)

Neyse, çok konuştum... Bu yazıyı yine bir YAZICI kardeşler klasiği ile bitiriyorum! Can'ım abim ve ben :) Yeni maceralar bizi bekler, bir sonraki buluşmamıza kadar sağlıkla ve mutlulukla kalın :)



26 Nisan 2021

Annemden kısa bir bilgi notu:

Blogger'ın azizliğine uğradım. Çok uzun zamandır gönderilen yorumların hiç birine malesef bugüne kadar erişemedim. Ne değişti, nasıl oldu bilemiyorum ama bugün itibarı ile 50'ye yakın mesaj bana ulaştı. Çok üzgünüm yaşanan gecikme için. Yorumların hepsini bloga ekledim ve ilk fırsatta her birine elimden geldiğince cevap vermeye çalışacağım...

Özgür ve Ela'dan sevgilerle


11 Ağustos 2020

Sekiz mi dedi birisi?

COVID hepimizi dağıttı bu sene, olmadı, yazamadı annem bir türlü... Kaç ay oldu doğum günüm geçeli, daha oturacak da bilgisayarın başına, anlatacak bunca zaman neler olduğunu... Daha fazla dayanamadım ve olaya müdahale ettim sonunda... Bilgisayarı ele geçirdim ve karşınızdayım 😎

Sene 2020... koca ömrümde böyle şey görmedim... COVID, karantina, dezenfektan, sterilizasyon, uzaktan eğitim, zoom, maske, sosyal mesafe... Ne kolaymış eskiden her şey! Mesela dışarı çıkmak yasaktı bir ara, sonra izin alınca çıkılır oldu. Dubai'den Türkiye'ye doğrudan uçuş kalmadı, aktarmalı gitmek gerekiyor... Gidebilirsen iyi ama dönüş muamma. O da izne tabi. Okullar Mart ayında kapandı, her şeyi uzaktan yaptık. Ödev, toplantı, ders... Annem ekran görünce kaçıyor artık. Neyse ki araya yaz tatili girdi de toparladı biraz kendini. Eylül'de neler olacak bakalım? İkinci dalga diyorlar, gelir mi bilinmez. Ama gelirse hazırlıklıyız artık, maskeler, eldivenler, evden çalışmak için gereken malzemeler, tam kadro buradayız...

Bu sene gidemedik Türkiye'ye. Nisan ayı için biletlerimiz vardı, uçuşlar iptal olunca kaldık burada. Sonra yaz için hayal kurmaya başladık ama o da olmadı... Çok özledim herkesi, dedemler, anneannemler, babaannemi, halamlar, teyzemler, amcamlar, kuzenlerim, İstanbul'daki ve yazlıktaki arkadaşlarım... Seneye intikamım acı olacak, okulun kapandığı gün gideceğim ve açılacağı gün döneceğim, bak buraya yazıyorum!

Dışarı çıkamamak başka birçok şeyi de etkiledi. Parkoura başlamıştım, iptal oldu. Yüzme işi askıya alındı. Evde egzersiz yaptım ama nereye kadar. Havalar güzelken bisiklete biniyordum ama şimdi dışarı çıkmak çok zor, yine de akşam üzeri bir kaç tur atıyorum. Beden dersleri için gönderdikleri aktiviteleri de hiç aksatmadım. Neyse ki son 3-4 haftadır yüzme tekrar başladı da kendimi buldum. 

Ayşegül Teyze'yi en son geçen Aralık ayında görmüştüm. Haberler güzel, genel durumum gayet iyi. Ayaklarımın esnekliğini çok iyi buldu Ayşegül Teyze. Sağ ayakkabımın içine tabanlık kullanmaya devam ama itiraf ediyorum pek sevmiyorum. Zaten rahat ayakkabı bulmak bir iş, iki ayağım arasında numara farkı var, bir de işin içine tabanlık girince hiç keyfi kalmıyor. Ama bu kadar kusur kadı kızında bile olur diyor annem. 

Bu yaz gidemediğimiz için rutin kontrolü olamadım. Gerçi zaten senede bire düşmüştü ama annemler her altı ayda bir götürüyorlardı beni bir şey atlamamak için. Umarım Aralık ayında işler yoluna girer de senelik kontrolüm aksamaz. 

Bu aralar oldukça çok soru geliyor... Beni tanımayanlar veya daha da doğrusu sadece blogumdan bilenler özellikle merak ediyor: yürümem normal mi yoksa aksıyor muyum, ağrım var mı, dışarıdan bakan birisi bir fark görebiliyor mu... Elimden geldiğince yazılarıma ek olarak resim ve fotoğraflarımla cevap vermeye çalışıyorum bu sorulara. Özetlersem: hiç ağrım yok, ara ara büyüme ağrılarım oluyor ama o da geçiyor hemen... Aksamam falan da yok. Hem oldukça hızlıyım, hem de koordinasyonum çok iyi. Bunları ben değil okuldaki beden öğretmenim ve bugüne kadar çeşitli spor kollarında birlikte çalıştığım koçlarım söylüyor. Dışarıdan bakanlara gelince... Önce kocaman gülümsememi ve bitmek bilmeyen neşemi fark ediyorlar... Çoooook dikkat ederlerse (ki henüz hiç olmadı) iki ayağımın arasında bir numara fark olduğunu anlayabilirler. Ama dediğim gibi, daha hiç karşılaşmadım bu durumla. 

Şimdilik benden bu kadar. Gelenekleri bozmayarak Can kardeşimle son bir fotoğrafımı ekleyerek son veriyorum sözlerime :) 


******

Annemden kısa bir not:

Merhaba herkese! Öncelikle COVİD süresince mesajlara geç cevap verebildiğim için kusura bakmayın. Hala cevap vermemi bekleyen yorumlar var işin aslı. Bloga olan ilgi Özgür'ü ve beni çok mutlu ediyor. Gelen yorumlar ve sorular bize içerik geliştirmemiz bağlamında yol gösteriyor. Buna ek olarak okuyucular bizim anlattıklarımızı okudukları kadar gelen yorumları da inceliyorlar. Benim ve Özgür'ün bizi takip eden ve sorularıyla/yorumlarıyla bloga katkıda bulunanlardan küçük bir ricamız var: eğer paylaşmak istedikleriniz izin veriyorsa doğrudan mail atmak yerine bloga yorum olarak ekleyebilir misiniz? Böylelikle daha çok insana erişebilir, belki de aynı sorunun cevabını arayan veya benzer kaygıları taşıyan birilerine birlikte yardımcı olabiliriz... Anlayışınız için şimdiden teşekkürler! 

26 Mayıs 2019

YEDİİİİİİİİİİİİ !

Bir koca yıl daha geçti. Dolu dolu, yepyeni maceralarla, gezilen görülen yeni diyarlarla... Aklım daha bir eriyor herşeye... Soruyorum, sorguluyorum, öyle hemen ikna da olmuyorum :) Durun nasıl geçti bu yıl, anlatayım hemen...

Genel olarak herşey yolunda. Kontrollerime devam ediyorum, en son Aralık ayında gördüm Ayşegül Teyze'yi. Bir önceki sene annemler kontrolleri senede bire indirdikleri için yazın görememiştim, ne yalan söyleyeyim özlemişim :)
Hareketlerim falan iyi ama bir bacağım diğerinden biraz kısa olduğu için ayağımı (ayakkabıda) parmaklarımı bükerek dengelemeye çalışmışım kendimi. Bu da ayağımı gereğinden çok aşağıya doğru tutmama sebep olmuş ve esnekliğimi etkilemiş. Sonuç: egzersizlere tam gaz devam. Ve bir de ayakkabımın içine ince bir tabanlık koyduk, ayağım daha rahat artık. İlk başta sevemedim, ayağım alışmadı ama şimdi herşey daha rahat. Annemler de kontrolleri 6 ayda bire indirdi yine, atladıkları birşey olmasın diye :) Bir sonraki kontrolde neler olduğunu yazarım yazın tekrar.

Bu sene hayatıma yeni şeyler soktum. Bazı şeyleri öğrenmek için kursa falan gidiyorum, bazıları doğaçlama geliyor. Artık bir basketçiyim. Hala yüzme öğreniyorum. Bisiklet, tırmanma benden sorulur. Öyle parka, ekipmana falan gerek yok marifetlerimi göstermem için... Sıradan bir kapı fazla fazla yeter :)






Annemden duydum bu arada, bloga epeyce yorum ve soru geliyormuş, çok sevindim. Anlattıklarım işe yarıyor demek ki :) Bazı insanlar e-posta ile sormayı tercih ediyorlarmış sorularını, bazıları doğrudan bloga yazıyorlarmış. Türkiye'nin her yerinden hem de! Kocaman bir aile gibiyiz :) Bir dolu küçük kardeşim var, çoğuyla hiç tanışmamış olsam da :) Annem diyor ki, bazen soruları cevaplamakta zorlanıyormuş. Yaşananları, bazı detayları hatırlayamıyormuş çünkü... Halbuki yaşarken hiç geçmeyecekmiş gibi davranıyordu... O zaman da demiştim, büyütme bu kadar diye... Zımba gibi adam oldum işte! Ama sakalım yok ki daha, dinleyen kim :)

Son olarak yine bir Yazıcı kardeşler klasiği: tahmin edin bakalım kim kimdir :)



27 Mayıs 2018

6. Yıl...

6 yıl oldu, 6... Dolu dolu, her günü ayrı güzel 6 koca yıl geçti... Okumayı bile öğrendim... Artık aklım daha bir eriyor herşeye. Ayaklarımı sorgular oldum: biraz farklılar birbirlerinden. Biri diğerinden sanki daha şakacı, çünkü daha küçük 😊 Annemle de daha çok konuşur olduk bu konuyu... Bazen arakadaşlarım da soruyor 'niye öyle' diye. Ben de bilmiyorum ki... Bu sebeple anneme ödev verdim: farklılıklar nasıl kelimelere dökülür?


Yeni bir eve taşındık geçen yaz. Bu evde dışarıda daha çok vakit geçirebiliyorum. Yakında bir çocuk parkı var ve arkadaş dolu... Parkta geçirdiğim zamana annem fizik tedavi seansı diye bakıyor sanki... Yine de itiraf ediyorum sevdim ben bu yeni düzeni 😄


6 yaş kontrolüne normalde Temmuz ayında gidecektik. Tam doğum günümün olduğu hafta için de Berlin'e gezi planlamıştık ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Ailede herkes Influenza B oldu, uçakla İstanbul'a kadar gidebildik ve ateş-öksürük-mide bulantısı derken aktarmada indik. Sonuç: koca haftayı İstanbul'da geçirdik. Kabul ediyorum, İstanbul çok güzeldi: bahar gelmiş, doğa coşmuş, her yer yemyeşil, üstüne üstlük tüm sokaklar yavru kedi dolmuş... ama ateş 40 derece olunca insanın gözü pek görmüyor... Ben biraz iyi hissedince annemler hemen Dr. Ayşegül Teyze'den randevu aldılar, madem geldiğimiz bir işe yarasın dediler, doğru kontrole. Haberler çok güzel! Sağ-sol arası ufak tefek farklılıklar olsa da olabilecek en iyi durumdaymışım 😊 'Her ne yapıyorsanız, aynen devam' dedi Dr. Ayşegül Teyze... Annem uçuyor. Bir tek, herhangi birşey atlamayalım diye röntgen çekilmesini istedi. Onu da bir sonraki kontrole kadar çektireceğiz...

Peki son bir sene neler mi yaptım? En büyük haber iki tekerlekli bisiklete geçtim. Bizimkiler 'artık yaşı geldi, çıkartalım yan tekerlekleri... biraz çalışırsa öğrenir' dediler... Onlar kenarda konuşurken ben atladım bisiklete, başladım sürmeye... baka kaldı ikisi de... Meğer biliyormuşum sürmeyi, ama sürmeyi bildiğimi bilmiyormuşum...


Onun dışında tırmanma, koşma, yüzme tam gaz devam ediyor. Dağ-dere-kum tepesi demeden tırmanıyorum... Listeme jimnastiği tekrar ekledim. Daha yeni başladım sayılır ama çok ciddi bir koçum var, nefes aldırmıyor.


NOT: Annem geçen gün depoda birşeyler ararken eski botlarımı bulmuş, "nasıl da unuttuk" diyor... Bir zamanlar evin anahtarından önce hatırlanan, dakika dakika hesabı yapılan botlar şimdi depoda toz içinde 😊 Yaşarken hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu, şimdi ise hatırlamakta zorlanıyorlar... Ben demiştim ama dinleyen kim 😎

Son olarak bir Yazıcı kardeşler klasiği... Dubai'deki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarında abim sunucu oldu, ben de Barış Manço'dan 'Müsadenizle Çocuklar' eşliğinde sahnedeydim 😄 Bu da böylece geçsin kayıtlara...



15 Aralık 2017

Bir elde kaç parmak var 😊


İşte o kadar yaşındayım artık! Gerçi soranlara 18 diyorum, o ayrı. Beş oldum beş, heheeeeyt! Neler yaptım neler son altı ayda... Öncelikle herşey yolunda, jimnastik ve fizik tedaviye devam. Daha önce dediğim gibi yüzmeye derslerine ara verdim, boyuma göre bir havuz arıyorum hala. Duvar tırmanışı, scooter, bisiklet benden sorulur. 



Bu arada, dişlerim birbir değişmeye başladı. Komik ama yakışıklı oldum :)


İşte size jimnastik performansım. İlk başlarda pek istemedim ama şimdi her hareketi yapmak için ilk ben koşuyorum :)