10 Haziran 2021

Geçti koca bir yıl daha :)

Yine yeni yeniden kocaman bir merhaba! Bir koca yıl daha geçti ve ben 9 oldum. Çift haneli yaşlara sadece bir sene kaldı :)

Son sene diğerlerinden oldukça farklıydı. COVID tüm hızıyla devam ediyor.  Dalgaların sayısını saymayı bıraktık artık. Maske ve dezenfektan hayatın normali oldu. Okullar açık burada ama yerimden kalkmadan günü tamamlıyorum. Yine de şikayet edemem: Türkiye'de dahil bir çok ülkede çocuklar neredeyse hiç okula gidemedi bu sene. Burada da ara ara sınıfta hastalanan oldukça uzaktan eğitime döndük ama senenin çoğunda okula gidebildik neyse ki. Her şeye olumlu bakan beni mutlu etmek için yeter de artar bile bu :)

Benim kalemimden küçük bir COVID anısı...

Geçen yaz Türkiye'ye gidemedik COVID sebebiyle. Anneannem ve babaannemleri, kuzenlerimi, arkadaşlarımı inanılmaz özledim. Türkiye'ye gidemeyince Ayşegül Teyze'yi de göremedim. Annem Aralık ayına kadar sabretti ama ufukta seyahat imkanı görünmeyince yıllık kontrol için buradaki doktoruma götürmeye karar verdi. Adı Marc Sinclair. Ayşegül Teyze'yi de tanıyormuş. Bir güzel muayene etti beni. Zımba gibiymişim. Esneklik, büyüme harika. Bir tek ayakkabımın içine tabanlık verdi, ayak parmaklarımı gevşetmek için.  Benzer bir tabanlığı Ayşegül Teyze de vermişti daha önce. Yaptırdık onu, şimdi bir süre kullanıp tekrar gideceğim doktora, bakalım ne diyecek. İtiraf ediyorum, sevmiyorum tabanlıkları. Bir garip hissettiriyor. Bir de zaten rahat ayakkabı bulmak da zorlanıyorum, işin içine bir de tabanlık girince işler iyice karışıyor. 

Neyse, paylaşmak istediğim daha önemli haberlerim var. Neler mi yaptım geçen sene? Saymakla bitmez... Seyahat de edemeyince çevremde tırmanabileceğim, üstüne çıkıp atlayabileceğim, tekerlekleri olan ne varsa takibe aldım. Yüzmeye de tam gaz devam (aslında çok meraklısı değilim, bu gazda annemlerin aşırı motivasyonunun da etkisi var, kibarlığı elden bırakmayarak ifade etmeye çalıştım).  Parkura geri döndüm (bak işte bu tamamen benim tercihim, bir senedir COVID durulsun da yeniden başlayayım diye bekliyorum, sonunda doğumgünümde geri döndüm sahalara).  Parkur nedir diye merak eden olursa, hani filmlerde hırsız kovalayan polisler (ya da polisten kaçan hırsızlar) çatıdan aşağıya atlar, kamyonun altından kayıp koşarak köprüye tırmanır, onun halatlarından sallanarak aşağıya iner falan ya... Hah, işte o. Tam benlik, tüm vücudumu kullanabiliyorum... 

Başka başka derseniz... Annemle birlikte bloga gelen yorumları takip ediyoruz (bazen teknolojik aksaklıklar olsa da) ve çok mutlu oluyoruz. Çünkü blogun amacına ulaştığını görüyoruz: biz yalnız değiliz ve umarız siz de yalnız hissetmiyorsunuzdur :) Bir taraftan da Türkiye'de ve dünyada PEV ve Ponseti tedavisi ile ilgili yeni yayınları takip ediyoruz. Bulduğumuz kaynakları blogdaki Kaynaklar sayfasına ekliyoruz. En son keyifle izlediğimiz Ülkü Öner Asma ve Ahenk Özüm'ün Dr. Salih Marangoz ile yaptığı söyleşiyi ekledik. PEV'i, Ponseti tedavisini, alçıları, ortezleri (gerçi ben hep bot dedim onlara) o kadar güzel anlatmışlar ki... Vakit bulursanız bir izleyin. Sırf ona değil, diğer tüm kaynaklara bir göz atın fırsat buldukça. Çünkü okudukça, öğrendikçe insanın başının üzerinde dolaşan kara bulutlar dağılıyor inanın. Evet, hayat bazen kolay değil: alçıymış, botlarmış, sürekli kontrollermiş bir sürü iş... Ama tedavisi var,  sadece emek ve sabır gerektiriyor. İşin aslı PEV benim ve benim gibi doğan çocukların hayatını bir yere kadar etkiliyor. Aşağıya son 9 yılımı özetleyen kısa bir video ekliyorum bu sefer, ya da ilk dokuz yılımın kısa bir filmi de diyebilirsiniz. Niye mi böyle bir video? Çünkü -özellikle daha doğmayı bekleyen- PEV'li kardeşlerimin anne ve babaları gelecekte onları nelerin beklediğini merak ediyorlar. Hatta bazen soruyorlar 'benim çocuğum da normal çocuklar gibi bisiklete binebilecek mi, koşabilecek mi?' diye... Normalden beklentiler değişkenlik gösterebilir, ama benim normalimin cevabı aşağıda. Ben bugüne değin bunları ekleyebildim hayatıma. Eminim diğer kardeşlerim başka başka şeylerle günlerini dolduruyorlar... PEV hayatımın ilk başında hikayemi kurgulayan bir unsur oldu ama hayatımın kalanını nasıl yaşayacağım bana kalmış :)

Neyse, çok konuştum... Bu yazıyı yine bir YAZICI kardeşler klasiği ile bitiriyorum! Can'ım abim ve ben :) Yeni maceralar bizi bekler, bir sonraki buluşmamıza kadar sağlıkla ve mutlulukla kalın :)