Mayıs mı dedi biri?
"Evet, ben Mayıs ayını çok severim. Öyle bahar geldi falan diye değil, zaten burada bahar falan değil bildiğin yaz geliyor. Mayıs ayı ile birlikte hava sıcaklığı 40 dereceyi geçiyor... Benim sebebim çok net: doğum günüm var, doğum günüm :) Bu sene durum biraz daha özel, artık tek haneli yaşları bitiriyorum :) 10 oldum yahu 10... Kocaman bir delikanlıyım artık... tek başıma markete gidiyorum, karanlıkta sokağa çıkıyorum, mahallenin tozunu attırıyorum..." diye yazmış annem geçen yıl... ve fakat yayınlamamış... Bu durumu açıklayan bir dolu mazeret öne sürüyor ama ben gerçeği biliyorum: yaşlanıyor artık :) Zira aradan bir sene daha geçti ve ben artık 10 değil 11'im...
Evet evet, yıllar gerçekten de çok hızlı geçiyor. Önümüzdeki sene ortaokula başlayacağım. Ergenliğe az kaldı: bekle beni anne! Esas eğlence o zaman başlayacak :)
Kısaca özetleyeyim neler oldu bugüne kadar... Evet PEV'li doğdum. Alçı-bot falan derken ilk yıllar biraz farklı- ve bazen zorlu- geçti yaşıtlarıma göre. Ama işin aslı bu farkı -ve zorluğu- ben pek de hissetmedim, annemler yaşadı daha çok. Bana göre botlardı normal olan. Zaten niye bot giyinmez ki insan uyurken? Pijamanı giyin, dişlerini fırçala, botları geçir, ver elini uyku... Botlar hayatımızın öylesine vazgeçilmez ve doğal bir unsuruydu ki, bazı arkadaşlarımın benim botlarımı azıcık da olsa giyinebilmek için ağladığını hatırlıyor annem :)
Neyse, o günler geçti, dediğim gibi ben zaten pek hatırlamıyorum... İşin komiği annem de unutuyor - dedim ya yaşlandı- bloga bakıyor detayları hatırlamak için. Annemden anladığım, insan içinde yaşarken çok güçlü hissediyor her anı ama o yoğun duygular bile sonrasında zar zor hatırlanan anılar arasında yerini alıyor her şey gibi... Ve genelde de bizi gülümseten anılar en ön raflarda oluyor.
Bugüne gelince: yüzmeye devam ediyorum. Ona ek olarak üç ay önce jimnastik yapmaya başladım. İkisini de çok seviyorum... Ve tabi ki yıllık kontrollerime aksatmadan devam ediyorum. Artık Ayşegül Teyze emekli oldu, onu çok özlüyorum. Neyse ki Timur Abi ile tanıştırdı bizi, dolayısı ile hayatıma emin ellerde devam ediyorum.
Aşağıya son iki senenin özetini veren kısa bir video yüklüyorum (yüzme yarışında 5 numaralı kulvardaki benim), umarım beğenirsiniz. Videodaki bazı karelerin çözünürlüğü pek iyi değil, büyük salonda uzaktan çekim yapıldığı için öyle oldu, kusura bakmayın. Videoları hazırlarken bloga gelen sorulardan yola çıkıyorum. Soruların bir çoğu yeni bebeği olan veya bebek bekleyen anne ve babalardan, bazen anneanne veya babaannelerden, bazen de teyze ve halalardan geliyor. (Bugüne kadar dedelerden hiç soru almadım, anneanne veya babaannelere sordurduklarından şüpheleniyorum). Ve sorular genelde bebeklerin büyüyünce ne kadar sağlıklı olacağına, ne kadar koşup oynayabileceklerine odaklanıyor... Bu sebeple nerede atlayıp zıpladığım fotoğraf bulduysam aşağıdaki videoya ekledim. Bugüne kadar gelen sorulara cevabım kısa ve öz: eğer tedavi titizlikle uygulanırsa, sorasında da koruyucu tedavi olarak nitelendirilen bot giyme süreci hiç aksatmadan tamamlanırsa sonuç çok güzel oluyor... Ha hiç mi sorun yok? Var elbette, mesela sağ ayağımın iç kavisi diğerinden daha yüksek. Timur Abi egzersizler verdi. Bakalım bu gidişte göreceğim neler diyecek... Ya da ben büyüdüm ya artık, kendi kıyafetlerimi kendim seçiyorum, orası tamam. Ama rahat ve istediğim gibi bir ayakkabı bulmak biraz zor oluyor... Aramak, bulmak genelde arkadaşlarıma göre daha çok zaman alıyor... Ama bu kadar kusur kadı kızında da olur diyor annem... Bence de haklı, bugüne kadar yalın ayak kalmadığıma göre her şeye bir çözüm var :)
Abim ve gezmek demişken, yine bir Yazıcı klasiği ile bu yazıyı bitireyim... Ben ve abim, bir yerlerde gezerken, 2023 :)