20 Mayıs 2014

Etti mi sana iki?

Geçti bir yıl daha... 14,5 aylıkken yürümeye başladım ve azar azar da konuşmaya... Aslına bakarsanız ilk yıl daha zordu, büyüdükçe işler daha bir kolaylaşıyor sanki... Ya da hepimiz öğreniyoruz ve alışıyoruz... Özetle eğlenceli bir yıldı ufak tefek aksaklıklar dışında... 


Biliyorsunuz herşey yolunda başladım yeni yaşıma... Ivır-zıvır enfeksiyonlar dışında hayat bir rutine kavuşmuştu. Derken dediler ki "bu bebeğin kafası yüzdelik dilim olarak kilo ve boyuna göre orantısız...  Üstelik olması gerekenden bir sebeple biraz daha hızlı büyüyor. Bir bakalım isterseniz"... Tahmin edersiniz ki kafa denen organa öyle dışarıdan bakılmıyor, MR gerekiyor. Biz apar topar İstanbul'a uçtuk hemen. Aksam uçak indi, sabah ben genel anestezi ile ilk MR'ımı çektirdim. Bu arada çocuk nöroloğu, çocuk beyin cerrahi ve normal çocuk doktoru arasında mekik dokuyoruz... Her kafadan bir ses çıkıyor. MR sonucunu gören beyin cerrahı dedi ki " bunda şimdilik birşey görünmüyor ama madem bu çocuk PEV'li, tüm omuriliği görebileceğimiz full spinal MR lazımdı aslında. Bakalım PEV'in arkasında yatan nörolojik başka bir sebep var mı?" Yaklaşık 10 gün sonra tekrar genel anestezi ve tekrar MR... Hem de bu seferki daha uzun. Bu arada annemler yeni birşey öğrendi: özellikle bebeklerde genel anestezi ile MR çekimini tam teşekküllü bir hastanede yaptırmak gerekirmiş! Umarım tekrar gerek olmaz... Sonuç, MR'lardan doğru düzgün birşey çıkmadı. Takip edelim diyerek evdeki gerilim ve kaygılı ortam uzatıldı, ta ki Nisan 2014'teki kontrollere kadar. Sonunda kafamın büyümesi yavaşladı, herhangi bir klinik bulgu da olmadığı için süreç içinde tanıdığımız ve çok sevdiğimiz nörologumuz "artık bana gelmeyin" dedi :)

Tabi işin bir de PEV tarafı var... Annemlerin tam da MR, ultrason, test falan derken boğulduğu bir sırada doktorum Ayşegül Teyze "sanırım Özgür'ün bacak boyu arasında fark var" demez mi? Tamam biraz yamuk yumuk koşuyorum ama hiç de fark etmemiştim...



Neyse ki kolaymış, büyüme tamamlanmadan bir ameliyat ile uzun olan bacağın büyümesi durduruluyormuş. Her iki bacak eşitlenince engel kaldırılıyor ve iki bacağın birlikte uzaması sağlanıyormuş. O vakte kadar da kısa olan bacağı dengelemek için ayakkabımın içine destek koydular. Ben bu durumdan çok etkilenmedim ama annem dağıldı, bu sefer de bu konuda okudu, araştırdı ve gruplara üye oldu. Tam birşeyler anlamaya başlamıştı ki bir sonraki muayenede uzunluk farkının çok azaldığı ortaya çıktı... Nasıl oldu kimse anlamadı işin aslı ama herkes çok sevindi bu işe :) Şu an sadece standart gece botlarıma ek olarak gündüz giydiğim ayakkabıların içine ayağımı bastıracak bir destek kullanıyorum. Alttaki fotoğrafta İDA ortopedide ayakabımın içine konacak destekleri beklerken sallanıyorum :)

Ve annem havalara uçtu: nörolog bir daha gelme demiş, Ayşegül Teyze bacak boyumu neredeyse eşit bulmuş.... Annem daha ne ister? Ama ona daha öğreteceğim çok şey var... Öyle fazla rahatlığa alışmasın diye hemen kırdım bir bardak, attırdım sağ elimin iki parmağına dikişleri... Ama inanın annem dikişler atılırken bile "olsun, bunlar gelip geçen şeyler... Daha kötüsü olmasın da" diyordu! Dedim ya, eğitim süreci devam ediyor :)


Geldiğimiz nokta: ben hala mutlu ve hayatın tadını çıkartan bir çocuğum. Eskisinden daha koyu bir Fener'liyim...


Olabildiğince aktif olmayı, koşmayı, yüzmeyi, dans etmeyi, vücudumu çalıştırmayı çooook seviyorum :) Veee gece botlarımı giymeyi asla aksatmıyorum...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder